
Yüz tanıma teknolojisine sahip güvenlik kameraları, her hareketinizi izleyen polis karakolları, ibadet özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalar, evinizde yaşayan yabancılar.
Çin’in Sincan eyaletindeki yaşam böyle.
Çin, Müslüman azınlıkların etnik, kültürel, dini ve dilsel kimliklerini bastırmayı amaçlayanbir kampanya yürütüyor. Nisan 2017’den bu yana, pek çok kişinin dövüldüğü, işkence gördüğü, İslam’ı terk etmeye zorlandığı ve Çin Komünist Partisi propagandasının ezberletildiği söylenen kamplarda 1 milyondan fazla Uygur, Kazak ve diğer Müslüman azınlık gruplarının üyeleri gözaltına alınmış durumda.
Ancak, toplama kamplarından kurtulanlar için bile, Sincan, yüksek ve düşük teknolojili gözetleme ve sindirme taktiklerinin birliktekullanıldığı gerçek anlamda bir açık hava hapishanesi haline geldi.
Yüksek teknolojili gözetim

Uygurlar ve etnik azınlıklar sürekli gözetim altında tutuluyor. Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı son İnsan Hakları Raporu’nda, Çin hükümetinin Sincan’da yaşayan vatandaşlarını izlediği ve takip ettiği dayöntemler şu şekilde tanımlanıyor:
– Kameralar: sokakları, mağazaları ve camileri izleyen muazzam bir güvenlik kamerası ağı.
– Veri Tabanları: Sincan’da yaşayan Uygurların bir veri tabanını oluşturmak için yüz tanıma, ses tanıma ve yürüyüş tanıma teknolojilerini kullanan yapay zeka yazılımı.
– İletişim: telefon görüşmeleri, metin mesajları, e-posta, sosyal medya ve diğer dijital iletişim biçimlerinin yaygın şekilde kontrolü ve izlenmesi.
– Kontrol Noktaları: Her 500 metrede bir Sincan sakinlerinin kimlik kartlarını göstermeleri, yüz tanıma kameralarına yüzlerini göstermeleri ve özel yazılımla taranmak üzere cep telefonlarını teslim etmeleri gerekmektedir.
– Biyometri: Azınlıkların, hükümet yetkililerinin DNA’larını topladıkları, gözlerini taradıkları ve parmak izlerini aldıkları fiziksel muayenelere girmeleri gerekmektedir.
Çinli teknoloji şirketleri, Uygurları izleyerek milyarlar kazandılar. New York Times’ın konuyla ilgili raporuna göre, SenseTime, Yitu, Megvii, Hikvision ve CloudWalk gibi şirketler, Uygurları izlemek ve hareketlerini takip etmek için özel yazılım geliştirdi.
Düşük teknolojili izleme
Uygurlar kendi evlerinde bile yalnız değiller. İslam’ın gereği olan ibadetleri yerine getirilmesini önlemek amacıyla Çinli yetkililer tarafından evlerinde zorla tutulmaktadırlar.

Uygurlar’ın başka seçeneği yok. Kendilerine verilen isimle, bu “akrabalar”, Çin Komünist Partisine sadakati güçlendirir ve ev sahiplerini “aşırılık yanlısı” eğilimlere karşı izlerler, örneğin: Uygurların evlerinde Kuran’ın bir kopyası var mı? Peki namaz seccadesi? Kendilerine domuz eti ya da alkol ikram edildiğinde kabul etmekte tereddüt ediyorlar mı?
Asya Topluluğu bünyesindekiABD-Çin İlişkileri Merkezi’nin yayımladığı çevrimiçi dergi ChinaFile’da yer alanbir rapora göre, Uygurların gösterdiği sadakat ile dinlerinin gerekliliklerini yerine getirmeleri ve inançları konusunda bilgi veren ve Uygurların toplama kamplarına gönderilip gönderilmemesi konusunda öneriler sunan bu izleme faaliyetleri, Uygurların hane halkı üzerinde tam bir hakimiyet kurmuş durumdadır.
Çin’in geneline ve ötesine yayılıyor
Çin’in Uygurlar üzerinde uygulamakta olduğu gözetim, Sincan’ın ötesine uzanıyor. Örneğin, Mart ayında Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile Sincan’daki durumla ilgili olarakbir araya gelen ABD’de yaşayan Uygur yazılım mühendisi Ferkat Jawdat, Pekin ve Şangay metro istasyonlarında yüz tanıma ve cep telefonu tarama sistemlerinin olduğunu söylüyor

Çin’in Uygurlar üzerinde yürütmekte olduğugözetim, yurt dışında yaşayan Uygurları taciz ve tehdit etmek amacıyladiğer ülkelerin egemenliğini ihlal ederek, Çin’in sınırlarının ötesine uzanıyor.
2018’de Sincan’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne kaçan Mihrigul Tursun, kamplarda yaşadıklarını anlatmayabaşladığından bu yana takip edildiğini söylüyor. Tursun, 2018’de “Çin hükümetinin beni hala çok uzaklardan tehdit edebiliyor olması beni korkuttu” dedi.